Ana içeriğe atla

Dönüş





Uzun zaman oldu yazmayalı. Çıktığım kafa izninde yeni kararlar aldım blokurlarım. 
Ben vakitsiz bir insanım. Ben geçmişin hatıralarına saplanmış, geleceğini kurtarmaya çalışan bir insanım. Bu yüzden zor geliyor yazmak. Bu yüzden vakitsizim uzun zamandır. Bu vakitsizlik bizi yok edecek aslında ama geçecek.


İyi haberler aldım,
Kötü haberler aldım.
İyi günler geçirdim,
Kötü günler geçirdim.
İnsafsız, acımasız, anlayışsız insanlar tanıdım bu günlerde. 
Kitap okudum biraz, bulduğum tüm vakitlerde. 
Dünya bir kafes, bense o kafesin içinde bir serçe,
Atıyor yüreğim hırçın hırçın bağrımın içinde.
Şiirlere sardım, şairlere sardım,
Onlarla kavga ettim tüm şiirlerinde.
Esasen yalnızmışım, tek başımaymışım.

Ezcümle ben sürekli üzülmeye mahkumum, geçmişimin gölgesinden çıkamadığım tüm zamanlarda mahkumum suskunluğa, kırılmaya. Ben hiçbir zaman çıkamayacağım geçmişimin gölgesinden. 


Yokken neler yaptım?
-Yedi Güzel Adam dizisine başladım
- Gülten Dayıoğlu'nun Yoksa Sen Misin kitabını okudum
- Ned Vizzini'nin Komik Bir Hikaye kitabını okudum
- Şu sıralar Notre Dame'ın Kamburu'na başladım
- Savaş ve Barış'ı sipariş ettim (BKM kitap hâlâ hazırlanıyor aşamasında)
- Kendimi geliştirdim

Biliyorsunuz yks'ye 9 gün kaldı. Ben de gireceğim. Bilgisayar programcılığı istiyorum ama bakalım halimiz ne olacak. Çocuk gelişimi de bir yandan göz kırpıyor. Pek içim istemese de olsa iyi olur sanki. 

Blog'da her gün yazamayacağımın farkına vardım. 
Aslında insan kendini "-meliyim" ile biten cümle kalıplarına ayak uydurmaya çalıştığında çok zorlanıyor. Hem kendi üzerine psikolojik bir baskı uyguluyor hem de yapmak istemediği bir şey olduğunda strese maruz kalıyor. Sebebi de kendisi olunca isyanı yine kendisine oluyor. Velhasıl kelam bundan sonra "bugün bunu bitirmeliyim" gibi cümleler kurmuyoruz. Ki kendimizi perişan etmeyelim. Sizin de bu tarz kurallarınız var mı kendinizi üzmemek için?
Benim kendimce aldığım bir önlem.

Blog'da yazmadığım süre boyunca kafa sözlük diye bir sözlükte yazdım. Çok hoş bir yer. Dün ordan da kafa iznine çıktım. Biraz hava almam gerekiyordu. Çok severek yazıyorum orda. Fakat galiba tekrar dönüp etkinliklerinden uzak duracağım. Yetişemiyorum çünkü. Kafa sözlük ne ekşi sözlük gibi aşırı net düsturlara sahip insanlarla dolu, ne de kendini bilmezlerle. Belli bir duruş belli bir kitlesi var. Evet yahu. Bir geri dönelim. Ben sözlüksüz yapamıyorum galiba. Instagram alışkanlığım pek yok, çok da boşlarım instagramı. Ama sözlük okuyarak diğer insanların görüşlerini oturduğum yerden öğrenebilirim. 
Bu tarz oluşumlara katılmayı seviyor musunuz?

Bu yazıların sonunu nasıl kapatacağımı hâlâ çözebilmiş değilim. İyisi mi şöyle yapalım;
Yazının sonu gelince size haber vereyim. :)
Yazının sonu geldi arkadaşlar, gün doğarken ardından tepelerin veda vakti geldi blog severlerin...

Yorumlar

  1. Bu ara herkes uzaklaşıyor sanırım blogdan. Sosyal medyayı sevmediğim için ben de burada çok takılıyorum. Bazen herkesin gidişine gıcık olup ben de mi ara versem diyorum. Sonra neyse romanı bitirene kadar devam diyorum. :)
    Valitsizliği güzel anlatmışsın. Yıllardır hissettiğim bir durum benim de.
    Yks' de başarılar dilerim. Sürekli sınav isimleri değiştiği için takip de etmiyorum artık. Ben kpss' de takılı kaldım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla şu sınava bir girsek de bitse. Hedefimi tutturamayacağımı da düşünüyorum iyice stresliyim. Hiç vaktim yok bir şeyler yapmaya.

      Sil
    2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
  2. Selam uzun zamandır yoktum yeni bir blogla geri döndüm sizi takipteyim. Rica etsem sizde bloguma bi göz atıp takip eder misiniz ? :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Comment

ARAMIZA KATILIN;

Bu blogdaki popüler yayınlar

Blogları Canlandırma Projesi; Mart Ayı Güncellemesi

  Merhaba sevgili saygıdeğer, blokurlarım. Size bundan sonra blokur diyeceğim. Blokur; blog okur kelimelerinin birleştirilmiş hali.  Biliyorsunuz ki Blogları Canlandırma Projesi kapsamında mart ayında okuyacağımız kitapların ya da izleyeceğimiz film- dizilerin teması "kadın". Bu kapsamda benim okuduğum  kitap da bu ay Bülent Gardiyanoğlu'nun "Kadın Olmayı Hatırlamak" kitabı.   Giriş kısmında yazar kadınların toplum tarafından kadınlara atfedilmiş sorumluluklarından bahsetmiş biraz.  Açıkçası yazarın kadınlara karşı tutumunu pek beğenmedim. Dönüp dolaşıp erkekleri savunmuş gibi geliyor ama hadi bakalım hayırlısı.  1) Yazar diyor ki, "kadınlar anne olurken kadın olduklarını unutuyor, eş oluyor ama sevgili olmayı unutuyor, kendini çocuklarına feda ediyor ama kendisi için yaşamayı unutuyor." Şimdi ben de diyorum ki kadınlar kadın olduklarını unutmuyor. Kimse eşi için sevgili gibi olmak zorunda değildir. Bu kadınların eşlerine sunduğu bir güzelliktir, neza

Sohbetimiz

uzun zamandır bloga yazmıyorum sevgili blokurlar. o kadar çok zaman geçti ki bir blogum olduğunu unutmuş bile olabilirim. bir şeyi düzenli olarak tekrarlamayınca huzursuz oluyorum. bir de mükemmel olmadıysa yaptığım içerik hiç yazamıyorum. kitap bile okuyamıyorum. ilaca başladım, psikiyatirye de gittim. depresyon hali görüyorum. açıkçası biraz buhranlıyım.  şu sıralar bir kedi sahiplendim.  bir iki iş buldum. sınava girsem de bilgi ve belge yönetimi okumak istiyorum.  yargı izliyorum.  facebook'ta bir grupta moderatörlük yapıyorum.  işler freelance bu arada evden çalışıyorum.  sahiplendiğim kedi ile uğraşıyorum. ağzında yaralar vardı, enfeksiyon vardı diş ve diş etlerinde. onları iyileştirdim. inanır mısınız o yaralar için aldığım synulox isimli bir antibiyotik 220 lira tuttu. sadece 10 tane var içinde bir de. neyse. tam ilaç bitti çocuğum iyileşti derken bu sefer de ayağındaki yara tekrarladı. ağız kokusu geri geldi yani antibiyotiği bitirdik ama demek ki sona ermemiş. diş etlerin

Translate